KIRŞEHİR'İN OZANLARI

KIRŞEHİR'İN OZANLARI Halk    edebiyatı    çok  zengindir. Pek çok   halk   şairi  yetişmiştir.   Zengin halk  oyunları  ve müziği vardır. Oyunlarda  kaşık ve zil  havaları  ve halaylar  yaygındır.  Çok  sayıda    türküleri  ile meşhurdur. Üç ayak, demirağa, koca oyun ve Kırşehir ağırlaması  meşhurdur.   ve   folklorunu tanımak mümkün değildir.  Ünlü halk  ozanının,   Kaman'a   bağlı  Savcılı   Ağzıboz   Köy'ünde   Yaşadığı anlaşılıyor. Doğum tarihi  bilinmemektedir. 1833 ya da 1943'de öldüğü  sanılmaktadır.  Ayrı bir dille    şiirler   yazmıştır. Saz  çalarak  köy  odalarında  şenliklerde   söylediği  şiirler  şimdi  bile  halkın dilindedir. Toklumenli Aşık Said ile aynı  yıllarda yaşadığı ve  ona  saz  öğretttiği  söylenmektedir.

       

       Türkülerinde    aşkı,   sevgiyi,    yalnızlığı    bolca    işleyen   Kırşehirliler,  yanında yöresinde gördüğü doğa olaylarından etkilenmiş duygu dolu insanlardır.

        Kırşehir, Türk Ulusunun genel  kültür karekterini  bozmadan sürdüren  insanların      yaşadığı bir şehirdir. Kırşehir, gözü tok, gönlü zengin insanlarla doludur. Kırşehir yöresi    insanları sevinç ve  kederlerinde hep  ölçülüdürler.  Bahar ve   yaz   aylarında   genellikle   düğünlerde  ağırbaşlı  ve i çten  bir   söyleşi  havası  vardır.  Kırşehir'in bir türküsünü     dinlemeden    bir   manisini   duymadan,  bir   çullamasını    yemeden,  bir höşmerimini tatmadan, bir  düğününe  konuk olmadan Kırşehir halkını

 

 KIRŞEHİR'Lİ OZALAR

01  Aşık Musa 07  Aşık Boyacı ( Esat Hüseyin Canıtez
02  Aşık Sait 08  Şemsi Yastıman
03  Aşık Seyfullah 09  Çekiç Ali
04  Aşık Hasan ( Nebioğlu) 10  Hamit'li Dursun Kaya
05  Muharrem Ertaş 11  Aşık Bilali (Bilal Işıklı)
06  Neşat Ertaş    
       
       

KIRŞEHİR YÖRESİNİN ÜNLÜ TÜRKÜLERİ

        ÜNLÜ TÜRKÜLER:  Merdivenim kırk ayak, Bir ok attım vızıldadı, Ekin ekilen yere,  Yürü güzel  Biter Kırşehir'in gülleri, Üç oğlan, Suda balık oynuyor, Karanfil suyu neyler, Şu  dağlar ulu dağlar, Sevda gitmiyor serden, Dana dane benleri var yüzünde, Başında  altın tacım, Ahu gözlerini sevdiğim dilber, Çiçek dağı, Kızılırmak, Kova kova
 indirdiler yazıya, Acem kızı, Çubuk uzun, Yar yandım.

      UZUN HAVALAR: Gök yüzünde bölük bölük durnalar, Afşar bozlağı, Yağmur  yağdı da hava, Beypazarı kıratı, Ceren kaçar, Aşağıda çıktı bir akça geyik, Neyleyim dünya mali ziyneti, Gönül ne gezersin seyran yerinde, Ağ ellerini sala sala gelen yar, Aşağıdan Yusuf paşa,  Sarılı yazma gelin ağlatma, Cirit havası, Güreş havası, Tura havası, Afşar halayı.

     Ağıtlar: Ağıt yakma geleneği yaygındır. Aşağıdaki ağıt bir öldürme olayı üstüne 
söylenmiştir.

Akşam oldu da kırat yemez yemini
Çaktım Zikkesini gever gemini              
Ben sürmedim cingan sürsün demini
Beypazarı mesken oldu ilimiz      
Kurt belinden aşar doğru yolumuz  

Körolası cingan nereden geldi
Kuyumcuyum deyi çayıra kondu
Alnı top kaküllü Halili vurdu  
Beypazarı mesken oldu ilimiz  
Kimbilir de nerde kalır ölümüz

Kıratın üstü de bir ulu yayla       
Neyleyim kardaşım kaderim böyle
Varınca perede doğruyu söyle    
Beypazarı mesken oldu ilimiz           
Kimbilir de nerde kalır ölümüz      


   01 - 
AŞIK MUSA (.... 1833 veya 1843=  )  

          

  02 -   AŞIK SAİD (1835-18 OCAK 1910)

          Kırşehir'e bağlı Toklumen Kasabasın'da doğdu. 18 yaşlarında Kayseri'ye giderek  ikibuçuk yıl medrese eğitimi gördü. Köyüne döndükten sonra  kayıkçılık yaptı. Şiirleri  onun çok yer gezmiş olduğunu gösteriyor.  Aşık Said'in   türkülerinin çoğu Kırşehir ve çevresinde halen yaşamaktadır. T.R.T.  repertuarına geçmiş çok sayıda eseri vardır. 75 yaşında ölen Aşık Said'in  mezarının  yerini bilene rastlanmadı. Toklumen Köy'ünde adına dikilmiş anıt  heykeli vardır.

   03 -  AŞIK SEYFULLAH (1896-1972)

          Aşık Said'in dördüncü oğludur. Toklumen'de doğdu. Kendi kendine okumayı öğrendi.  Doğaya vurgundu. sıla özlemiyle doluydu. Çok yer gezmiş, çalıp söyleyerek, ününü her  yana duyurmuştur. 20 Aralık 1972'de vefat etmiştir.

Yedi yaşında girdim ilim dersine,               
Onikisinde döndü işim tersine,                   

Ondokuzunda ateş düştü özüme,               
Rüyada bir sima çarptı gözüme,               
Yirmisinde düzen verdim sazıma,              

 Düştü garip başım sevdaya yarab.               
Onsekizinde girdim aşkın kursuna,            Düştüm bülbül gibi figana yattım.                

 

     04 -   AŞIK HASAN(NEBİOĞLU) (1902-1989)

          Mucur'a Bağlı Geycek Köy'ünde doğdu. Okuması olmayan Aşık Hasan'ın şiirleri ve  söyleyişi ile ün kazanmış. Sevda, Doğa, Yurt ve Tanrı sevgisi ile şiirler yazmıştır. 10
çocuk babası olan Aşık Hasan şiirlerini "Aşık Hasan'ın Bütün Şiirleri" adlı kitabında toplamıştır.

     05 -   MUHARREM ERTAŞ (1913 - 3 ARALIK 1984)

          Muharrem Ertaş Osmanlı’ya kafa   tutan   Avşar   Türkmenlerinin   ünlü  şairi Dadaloğlu’nun “Ferman padişahın  dağlar  bizimdir.” Deyişini   havalandırıp,  Abidin ertemin   deyimi  ile  “ bozlağı  Çukurova dan  Kırşehir’e  indirince”  ne  söylediğini bilmeyecek kadar cahil değildir. Nitekim Cumhuriyetçiler, Muharrem Ertaş’ın sazında ve sözünde güzelleşen “Avşar Bozlağını” TRT’nin repertuarına almakta hiç de tereddüt etmemişlerdir.  Muharrem  Ertaş’ın   havalandırdığı   ve   aslı   Dadaloğlu’na   ait   olan dörtlükler şöyledir.

Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı 
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga   kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

        Yanık sesi, dertli sazı ile adını Türk saz ve söz  sanatının  ustalar arasına  yazdıran  ünlü  "bozlakçı"   Muharrem   Ertaş  Kırşehir'e  bağlı Yağmurlu  Büyükoba'da   doğdu.  Okumayı kendi kendi  kendine  öğrendi  ve  saz  dersleri  aldı. Yağmurlu Yusuf Usta'dan  aldığı derslerle yetişti.  300'ün   üstünde   şiir   ve   koşmayı   bozlak   haline  dönüştürdü.  Kendisinin de  muhtelif  deyişleri bulunmaktadır. Ezgileri  ile Kırşehir'in  adını  duyuran  Muharrem Ertaş'ın 8 çocuğu vardır. Oğlu Ünlü saz ve sez ustası  Neşet Ertaş,  babasının  yolunda yürüdü  ve  kırşehir'in   adını   duyurmaya   devam   etti.   Kırşehir   Belediyesi tarafından 1990 yılında şehrin  merkezine yakın  Askerlik şubesi binasının karşısına anıtı dikildi.   

Okula gidemedim, bu dert benimdir
Hemi benim derdim, hem babamındır,
Hemi babam, hem de öğretmenimindir
Yüreği yaralı o kerem nerede   

Uzak yoldan geldim hasretin için   
Yaralı ceylanım ses vermez niçin      
Ecin nice hani boranın nerede  

            Bir babanın onur duyması evladıyla olur. Muharrem usata oğlu Neşetle onur
duymuştur. Neşet Ertaş uzun yıllar Almanya’larda gözden ırak olmuş, görünür olmaktan mahrum kalmış ama gönüllerde taht kurmuştur.

           Neşet’in gerek ailevi yaşantısı olsun, gerek ortamın verdiği durumlardan olsun memleketimizi  terketmesi, Almanya’ya  yerleşmesinden  dolayı  maalesef        
hemşerilerinin huzuruna şimdiki sanatçılar gibi haftada bir, ayda bir çıkmadı. Ama yurt
dışında da olsa öz kültürümüzü, türkülerimizi ayaklarımıza kadar seslendirerek getirdi.
 
 

         1960'lardan  itibaren  binlerce  yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş  halk kesimlerinde değil, ciddi  muziki   çevrelerinin  ve  gerçek türkü   dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekir. Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve
söylediği türküleri  ile ülke genelinde   tanınan   biri   olarak,   hem   babası  Muharrem
Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali'den de
ayrılır. Bir başka deyişle  onun  sanatı için,   başta   Muharrem Usta olmak üzere. Hacı
Taşan, Çekiç Ali    Abdal/Türkmen  Müziği  geleneğinin  çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir
sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.


             TÜRKÜ BABA  NEŞET ERTAŞ                

Bugün nerede ise Kırşehir’in bir “milli türkü” sü haline gelen “Biter Kırşehir’in gülleri biter” parçası Kırşehir abdalları tarafından bu günlere taşınmış olup, aslı Dadaloğlu’na aittir.

           

Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür
Bir fırkat geldi de coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür

Şaştım hey Allah’ım ben de çok şaştım

Biter Kırşehir’in gülleri biter    
Çığrışır dalında bülbüller öter    
Ufacık güzeller hep yeni yeter     
Güzelin kaşında keman görünür  

Gönül arzuladı Niğde’yi Bor’u  
Gün günden artmakta yiğidin zarı
Çifte bedestenli koca Kayseri  
Erciyes karşısında yaman görünür

Dadaloğlum derde zatında zatı
Çekin eyerleyin gökçe kır atı   
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ağ yare gitmemiz güman görünür

 

Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür
   
          
Neşet’in büyüklüğünü sanatı anlayan bilir. Neşet ne türkü çığırıyor, ne türkü söylüyor.   Neşet türkü yaratıyor.  Neşet gittiği her yerde kendi kendine yanında arkadaşı yokmuş gibi inler gelirdi. Demek ki kendisinde daha önce bir şeyler varmış ki meğer o iniltisi  kafasında bir şeyler  aratmaktan gelirmiş.

        Kırşehir abdalları sayesinde adı Kırşehir’le anılan “ağ gelin türküsü de” Dadaloğlu'nundur.

Oturmuş ağ gelin taşın üstüne
Taramış zülfünü kaşın üstüne
Bir selamın geldi başım üstüne
Alırım kız komam ellere         

Bir taş attım karlı dağlar ardına
Yuvarlandı düştü yarim yurduna
Ben yeni de düştüm sevda derdine
Alırım ahdımı
komam ellere  

Atımın kuyruğu cura saz gibi
Divana durmuşta ergen kız gibi
Alarmış yamağı bahar yaz gibi
Getirin kır atım göçem ellere

    07 -  AŞIK BOYACI (ESAT HÜSEYİN CANITEZ) (1914-4 şubat 1999

          "Aşık Boyacı" mahlasıyla şiir yazan  halk  ozanı  Esat  Hüseyin  Canıtez'in  3500'den   fazla milli, dini şiirleri bulunmaktadır. Kırşehir'de doğan  Aşık Boyacı,  ilk ve  ortaokulu  burada okudu Ünlü Ozan'ın "Kalbimin Işıkları ", "Bayrak ve Toprak", "Türk Oğluyum Türk Oğlu" adlarında üç şiir kitabı yayınlandı.

     08 - ŞEMSİ YASTIMAN (1923-1994)

          1923 yılında Kırşehir'de doğdu, ilk ve ortaokulu burada okuduktan sonra saz çalmayı   öğrendi 1950- 1968  yılları  arasında  Radyo  ve  sahnelerde  çalıştı.  İlk  şiirini   1938'de  ortaokula başladığı yıl yazdı. 1966 yılında Konya'da  düzenlenen  "Aşıklar  Bayramı'nda  "Muradım" destanıyla birincilik kazandı. İstanbul'da kendine ait saz evi bulunan  Şemsi  Yastıman'ın binden fazla siiri vardır. 1994  yılında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu  Edirne'de vefat etmiştir.

Ozanın Memleket Hasreti Şiiri

    09 -   ÇEKİÇ ALİ (1933-13 Ağustos 1973)

        Mahalli sanatçı yöre türkülerini içten ve  özlü  söylerdi. Genç   yaşta  kaybettiğimiz  sanatçı 40 yaşında aramızda ayrıldı.

             Çekiç Ali'nin hem sesinde, hem sazında öylesine kendine has bir renkle karşılaşırız  ki, bu daha ilk müzik cümlesinde  kendini  hemen  belli  eder.  Başta   Muharrem  Ertaş  olmak   üzere Hacı Taşan'ın, Neşet Ertaş'ın da okuduğu   bazı   türküleri   ve    havaları  (Biter  Kırşehir'in Gülleri Biter,  Acem Kızı ,  Oy nari Topak taşın kenari vb.)  tamamen  kendine has  bir tavırla  yorumlayarak,  adeta  okuduğu  her eserin altına kolay kolay  silinemeyecek  güçlü bir imza atmıştır.

               Çekiç Ali’nin  yaşadığı  dönemde   memleketimizde   büyük   kıtlık   olmuş. Bu
kıtlıkla evlerde bekletilen unlar azmış. Adam evine gelene “unum yok” demiş saklamış.
Bekletilen unlar zamanla acımış. Acıyan unun ekmeği de olamaz, yenmez de... İşte o
kıtlığın içinde Meşeköy’de dünyaya gelmiş çekiç Ali

               Bizim büyüklerimiz bir yerde mesken tutup kalmamışlar. Boy boy gezmişler.
Geçimlerini temin ettikleri yerde ekseriyetle kalmışlardır. Fakat öyle zaman zuhur
eylemiş ki 1940’larda Kırşehir’e intikal etmiştir

               Çekiç Ali’nin ünü halk arasında giderek yaygınlık almış. “Çekiç” lakabı ile anılır olmuş. Fakat Çekiç Ali açısından talihsizlik şu ki, bugün yurdumuzda büyük yaygınlık kazanan televizyon yayınlarına yetişememiştir. O dönemde Ankara radyosu ancak Gölbaşı’na kadar yayın yapabiliyordu.  İşte Çekiç Ali için Talihsizliğin büyük yanı
burası. Yoksa bugün fazlaydı diyebiliriz.

              Gençti, onun sanatı televizyonlara yansıyabileydi, o zaman gerçek Çekiç Ali
kendisini kanıtlardı. Çünkü TRT yapımcılarının arasında ahbapları vardı. Ancak bu
dönemlere erişemedi. Hak ettiği yere gelemeden vefat etti. Ruhu şad olsun.

    10 -  HAMİT'Lİ AŞIK DURSUN KAYA (1934 -  .... )

           1934 yılında Kırşehir Kaman ilçesinin Hamit kasabasında doğdu. Küçük yaşında bir ayağı sakat kalan aşık dokuz kardeşinin en küçüğüdür. İlkokulu kasabasında okuyan aşık Dursun Kaya halen Hamit kasabasında çiftçilikle uğraşmaktadır. Dört oğlan üç kız olmak üzere 7 çocuk babasıdır. Güçlü taşlamaları ve güzelleme tarzında da şiirleri ünlüdür. Halen şiir yazmaya devam eden Hamit'li Aşık Dursun Kayan'nın zamanında plaklara okunmuş destan türünde eserleri de vardır.

En güzel siirlerinden biriside Kırşehir'i anlatan “İLİM KIRŞEHİR” adlı şiiridir. Bu şiir Kırşehir'le ilgili tören ve programlarda sıkça okunmaktadır. Aşığın yüzü aşkın şiirlerinden Üç tanesini aşağıda bulabilirsiniz.


İLİM KIRŞEHİR

Nasıl methedeyim Kırşehir seni
Bürünün yeşile cennet misali
Koca Buzluk sana çevirmiş yönü
Kokar burcu burcu  gülün Kırşehir

Herbir yanın dağlar ile çevrili
Kılıçözü tam bağrında kıvrılı
Naldöken Dağında kuşlar yavrulu
Eser küfül küfül yelin Kırşehir

Bir yanında Mucur, bir yanın Kaman
Çiçekdağı başından hiç gitmez duman
Hacıbektaş'ta ilçen idi bir zaman
Söylese derdini dilin Kırşehir

Anadoluya bağdaş kurup oturun
Ahi Evran, Aşıkpaşa; yatırın
Yunusu da öksüz koman getirin
Evliyalar diyarı ilim Kırşehir

Tarihte şanlı idin şanlı ezeli
O mübarek insan; şeyh Edebali
Göster nerde yatar ulu Türkmani
Birde Cacabeyi bilin Kırşehir

Bahar gelir türlü çiçek bezenin
Güz gelince dökülür hep gazelin
Çatıkkaş olur hep senin güzelin
Kokar burcu burcu gülün Kırşehir

Yeter Aşık Duursun; bu kadar yeter
Aşıklar dünyada Matahın satar
Gurbette vatanım burnumda tüter
Bedestendir bana çölün Kırşehir
                                             1990

VİCDANSIZ BİÇERCİYE DEYİŞ

Arayı arayı bulduk bir biçer
Tarlaya girince at gibi kaçar
Üçünü alırda, beşini saçar
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Biz bu ekine iki sene çalıştık
Çoluk çocuk topraklara karıştık
Vicdansız birçer'ciye bizde alıştık
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Yedin tavuğu da bindin deveye
Gidiyon son vites, tamda leviye
Yarın varınca ben nedeyim köye
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Kazancıyın bereketin bulaman
Çok çeken Abdullah sende ölemen
Çocuklarıyın mürüvvetin göremen
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Karanlık geçsin hep baharın yazın
Kötürüm olsunda tutmasın dizin
Bakmasın yüzüne oğlunla kızın
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Hani çok öğünüyordun, oflazdı ağzın
Hiç nişan yok sende, utanmaz yüzün
Görmedinmi saçılanı, körmüydü gözün
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Vardım Yerköy'üne, aslını sordum
Meğer Kara Çadırmış o senin yurdun
Aşık Dursun'a da ne idi derdin
İlahi Abdullah gözün kör olsun
                                                1978

NAFİLE

Hasta olup baş yastığa düşünce
Sızılar azalar, derman bulaman
Eşin, dostun baş ucuna gelince
Oğlunu kızını kimdir bilemen

Çekilir gözüne bir kara perde
O candan sevdiğin dostların nerde
Geçerse ömrün pavyonda barda
Sen bunların hesabını veremen

Alsan abdestini, kılsan namazı
Gelsen şu camiye sen bazı bazı
İnsanın üstüne farz olan farzı
Korkarım ki hiç birini bilemen

Herkes bir gün “Tahta Ata” binecek
O cansız vücudun sapıtmaya inecek
Münkir, Nekir baş ucuna gelecek
Dilin durur, hesabını veremen

Aşık Dursun ne söylesen az olur
Anlayana sivrisinek saz olur
Ömür geçer bahar olur yaz olur.
Sen bu ömrün kıymetini bilemen
                                             1990

 

   

   11 -  AŞIK BİLALİ  (BİLAL IŞIKLI   01.02.1953 -  ....... )

           01.02.1953 tarihinde Kırşehir’de doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise tahsillerini Kırşehir’de yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’nden 1976 yılında mezun oldu.  Eğitim Ordusunda öğretmen olarak görev aldı. Şu anda emeklilik hayatını sürdürmektedir. Yazmış Olduğu iki şiiri aşağdadır.


 KIRŞEHİR SEVDASI ŞİİRİ

Yıllardan beridir arzum hayalim
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
Ahdettim, ant içtim verdim kararım
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Bağrında yaşadım, doğdum, büyüdüm
Yollarında gezdim, koştum, yürüdüm
Sevdasıyla coştum, yandım, eridim
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Kamanlım, Mucurlum canım hemşerim
Akpınar, Boztepe sizi severim
Bütün kazaları bir bir gezerim
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Çiçekdağı güzel, hoştur, heybetli
Köylüsü çalışkan, candan gayretli
Sofrası açıktır cömert, izzetli
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Esnaflar piridir Pir Âhi Evran
Âşık Paşa ile güzeldir devran
Cacabey duruyor meydanda her an
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Terme Kaplıcası şifa dağıtır
Çaydeğirmen, Kındam üzüm bağıdır
Kalkınma, atılım, hamle çağıdır
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Memleketim dedim, gönlümü verdim
Sevgimi, duygumu sizlere serdim
Kubbede hoş seda olmaktır derdim
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
Derdiniz, arzunuz nedir bilirim
Sizlere en güzel hizmet veririm
İhtiyaç duyulsa koşar gelirim
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
 
                   ***

Âşık Bilâli der; coşturdu sazım
Yüce Mevlamıza niyazım, nazım
Hayırlısı neyse o olsun yazım
Kırşehir’e hizmet vermeye geldim
                               
                              Aşık Bilâli

 

               AHİ EVRAN

Sanatkarı uyandıran
Her işinde örnek olan
Kırşehir’de karar kıran
Sana geldim Ahi Evran

Bütün dünya seni sever
Esnafların piridir der
Her eylülde bayram eder
Sana geldin Ahi Evran

Ahi Evran çeşmen akar
Etrafında pirler yatar
Adın duysam içim yanar
Sana geldim Ahi Evran

Bilâlim sözlerin yeter
Daha başka neler neler
Âşık Paşalar, Cacabeyler
Sizin için dile geldim

                Aşık Bilâli

 

 

 

 

 

 

Kırşehir yöresi türkü ve bozlaklarının  isim yapmış usta   icracılarından   biridir   Çekiç Ali   hemen   hemen    tüm   plak   ve   kasetlerinde  "Kırşehir'li   Çekiç  Ali  namıyla   anılır.  sanatçımız, aslen Kaman'ın Meşe köyünden ve asıl soyadı  Ersan dır. 1932 yılında doğan   Çekiç   Ali'ye,   "çekiç"   lakabı;   çevikliği   ve ataklığının yanı sıra, saz çalışındaki canlılık,  dinamizm  dolayı verilmiş. Henüz çocuk yaşlarında     iken   köy   odalarında    saz çalmaya   başlayan    sanatçıya    büyükleri  tarafından  takılan çekiç  lakabı o kadar   yaygınlaşmış   ki, asıl adı olan Ali'nin önüne geçerek, adeta asıl ismi olmuştur.

 

     06 -   NEŞET ERTAŞ (1938-.....)

          Sezi ve sazı ile babası muharrem ertaş'ın yolunu sürdüren  Neşet Ertaş,  1938  yılında  Kırtıllar'da dünyaya geldi. Keman ve saz öğrenerek. Ankara Radyo Evi'ne girdi. Güçlü  derlemeleri olan ozanın, Kendisine ait çok sayıda güfte ve besteleri vardır. Halen
Almanya'da müzik evi çalıştırmaktadır.

          Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş  ile  adeta  Anadolu'daki  en   olgun   seviyesine    erişen bu  Türkmen/Abdal   müzik   birikiminin   yeni bir   yorumcusudur. Yoğun yöresel   özellikleri   ve   baskın   mahallilik   unsurları  ile   donanmış   bu müziği yöresinin dışına      çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasıını sağlamıştır.

         Neşet’in hocalığını babası Muharrem usta yapmıştır.   Neşet Ertaş bunu son  türküsünde  açıkça şöyle dile getirmiştir.

SAAT
 


HANGİ TAKIMLISINIZ?
FENERBAHÇE
GALATASARAY
BEŞİKTAŞ
SİVASSPOR

(Sonucu göster)


 
Bugün 9 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol