ADETLERİ YÖRELERİ

KIRŞEHİR'İN KÜLTÜREL GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ


    Yaşama Biçimi:  Osmanlı döneminde Ahilik   merkezi  olan Kırşehir’de  toplumsal yaşamda   geleneksel   ahlaksal   değerlerle   biçimlenmiştir.  9.  yüzyılın   ortalarından başlayarak, Ahilik ekonomik ve toplumsal işlevini yitirmiştir. Ancak, üretim ilişkileri pek   değişmediği  için   etkileri   süregelmiştir.   Ancak   dinsel   değerlerde  günlük  yaşamda   belirleyici   bir   yer kazanmıştır. Cumhuriyet sonrasında geleneksel yapı çok az değişime uğramıştır.

     1950’lerde, Kırşehir yaşamında belli bir canlanma görülmüştür. Kente en yakın merkez Ankara, bir dönem “yeni geçim kapası” gibi görülmüştür. Tarımsal  alanların  sınırlılığı  ve verim düşüklüğü kent halkını göçe itmiştir. Nüfus artışıyla bu sorun daha önemli bir boyut kazanmıştır. “ev büyüğü” denen baba saygınlığı sürerken, geniş  aile  yapısının  çözülmesi ilişkilerde sarsıntılar yaratmıştır.1960’larda bu süreç hızlanmış, köyden merkez ve Kaman gibi ilçelere göç yoğunlaşmıştır. Aynı dönemde büyük merkezlere ve yurt dışına  işçi  göçü başlamış, nüfus dalgalanmaları olmuştur.

     Kente göçenler, tarımsal alandan, küçük üretim  yada   hizmet   sektörüne   geçmekte, ilişkiler pek değişime uğramamaktadır. Kentteki en yaygın iş taşçılıktır. Bu  yada   benzer işlerde usta-çırak ilişkileri egemendir. Ahilik geleneğinin etkisi bu  ilişkiyi   koruyuculuk - gözeticilik boyutlarına varmaktadır.

     Göçler Kırşehir yaşama biçimini 1980’lerde ekilemeye başlamıştır. İl dışında çalışarak sağlanan parasal birikimler, 1970’lerde kentte yatırama yöneltmiş, kooperatif yada büyük ortaklıklar oluşturulmuştur. Burada  da  hemşerilik - akrabalık   ilişkileri   etkilidir. Kent dışındakiler de bu tür bağlarını korumaktadırlar.

     Giyim-Kuşam:  kır-kent  ayrımı   giysilerde   belirgindir.   Merkezlerdeki    kadın giyiminde moda ve pazar, kırsal kesimlerde   çalışma   koşullarda   ve   gelenekler etkili olmaktadır. Erkek   giyiminde  ayrılık   daha   azadır.   Yüksek   gelir   grubu   ve  memur   çevrelerinde   büyük merkezlerdeki giyim  biçimine özenme görülürken   kent   genelinde günlük ve yabanlık giysi ayırtına pek rastlanmaz.

     Beslenme Biçimleri: İlin   tarımsal   ürünleri   beslenmenin de   temelini   oluşturur. Beslenme hamurlu yiyeceklere, et ve süt ürünlerine   dayanmaktadır.   Kırsal   kesimlerde tüketime yönelik fasulye, domates, biber, patlıcan gibi sebzelerde  yetiştirilir.   Bağcılığın eski önemini yitirmesine karşın üzüm, kayısı, dut   gibi   meyveler   yöre    beslenmesinde  önemli  bir yer tutmaktadır. Erişte, salça, pekmez gibi yiyecekler  giderek   yerini   Pazar   ürünlerine bırakmaktadır.

     Erik, zerdali, kayısı ve elma kurularına yörede “kak” denir. Elma dışındakiler güneşte kurutulur, kışları çerez olarak yenir yada hoşaf yapılır. Elma, armut ve   üzümün  “kışlık” denilen özel   çeşitleri  de    yetiştirilmektedir.   Üzüm   ve   armut   “hevenk”   yöntemiyle kurutulmaktadır;   meyveler    saplarıyla   toplanıp   bir   gün   güneşte   bekletilir.  Saplar yumuşadıktan sonra kalınca iplere dizilerek  kiler   yada   mahzenlerde   tavanlara   asılır, saklanır. Meyve kurularından nohutlu tatlıda  yapılmaktadır.   “haside”   denilen   zerdali yağlaması, yöreye özgü tatlılardandır.

     Ayrıca üzüm, armut, elma gibi  meyvelerden   pekmez  yapılmaktadır.   Pazara   yönelik üretime dönüştükten sonra, Kırşehir   bölgesinin   pekmez   üretimi   merkezlerinden   biri olmuştur. Pekmezden evlerde “köftür” denen yiyeceklerde yapılmaktadır. Taze pekmez un karıştırarak pişirilir. Pelte kıvamına gelince büyük    tepsilerde    soğumaya   bırakılır. Soğuyup sertleşince baklava biçiminde kesilir. Bozulmasını önlemek için    nemsiz  yerde saklanır. Yine pekmezle “kedi batmaz” denen bir tür tatlı yapılır. Kuru yufka ufalanarak bir kaba konulur üzerine sıcak pekmez dökülür, soğuyunca yenir.

     Yörenin en yaygın et yemeği tavuk yada hindi etinden yapılan “çullama” dır. Yağ ve unla pişirilen göğüs eti tavuk suyuyla muhallebi kıvamına gelinceye kadar kaynatılır. Pirzola türü etler küllenmiş ateşte pişirilir. Buna “söğürme” denmektedir. Süt ürünlerinden  yağ,  ayran vb. şekilde yararlanılmaktadır.

 YEMEK ÇEŞİTLERİ

      Tandırda Çömlek paça :    Koyun     veya    kuzunun   baş   ve   ayakları,   tüyleri temizlendikten sonra parçalanır. Bir çömlek içine sarımsak ve su ilave   edilerek   baş   ve ayaklar konur. Çömleğin ağzı bağlanarak közlü bir tandırın içine gömülür. Piştikten sonra üzerine limon sıkılır ve servis yapılır.

     Keşkef: Döğülmüş buğday birkaç gün ıslatılır. Kabarınca ezilir. İnce lif haline getirilip yağ ve etle muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Üzerine   salçalı   yağ    dökülerek servis yapılır.

     Çömlekte Kuru Fasulye :  Kuru fasulye haşlanarak suyu süzülür. Kuşbaşı et biraz pişirildikten sonra üzerine salça yağ, soğan ve tuz ilave edilir. Haşlanmış fasulye ve etler ile içinde sıcak su bulunan bir çömleğin ağzı kapatılarak köz halinde   bulunan   tandırın   içine konur. İki saat kadar piştikten sonra tandırdan çıkartılarak servis yapılır.

      Mantı (Kesme Mantı) : Una yumurta katılarak  hamur  yapılır.  Tuz   ilave   edilir. Hamur yuvarlak bezi yapılır. Oklava veya merdane ile açılır.   Hafif   kurumaya   bırakılır. Açılmış olan ve biraz kuruyan hamur üstüne konup ince dilimler halinde   kesilir.   Kesilen mantılar kurutulur. Pişirmesi ise makarna gibi olur. Suyu kaynatılır ve biraz tuz atılır. Mantı kaynayan suda haşlanır. Ve suyu süzülür. Önceden hazırlanan sarımsaklı  yoğurt  ile   iyice karıştırılır. Sonra bir başka kapta üzerinin sosu hazırlanır. Sos yağ, bolca,  domates,  biber, kıyma ile yapılır. Sosa  karabiber, pul  biber,  maydanoz   eklenir.   Sarımsaklı   yoğurt   ile karıştırılmış mantının yine üzerine sos dökülerek servise hazır hale getirilir.

     Yoğurt Çorbası :  Yarma   denilen   döğme   buğdayla   yeşil   mercimek,   biraz   haşlanmış nohut güzelce yıkanır. Süzme  yoğurt ile   bunlar   iyice karıştırılır.   İçine   bir yumurta kırılır. İki kaşık kadar un katılır. Çok az ayçiçek yağı damlatılır. Mevsimine göre içine yaş veya kuru nane katılır.   Bunlar   iyice    karıştırılır.   Biraz   su   ilave   edilir. Kaynayıncaya kadar   karıştırılır. Devamlı karıştırılmazsa çorba kesilebilir. Çorba  ateşe  konunca içine patates, yeşil biber, patlıcan atılır. İlkbaharda temizlenmiş kenger atılır. Çorba piştikten sonra başka bir kapta kuru nane ile yağ hafif kavrulup çorbanın üzerine dökülür. Çorba servise hazırdır.

     Gendeme (Kemikli et) :  yarım    kilo    kuş  başı  et    tencereye    konulur. Suyu çekilinceye kadar ateşte pişirilerek, soğan doğranır. Biraz yağ ilave edilerek, pişinceye kadar beklenir, daha sonra domatesi ve biberi ilave edilip çok miktarda su konur. Yarım kilo  yarma   ilave edilirse 2 kilogram su konur. Tuz ilave edilip yarma dağılacak duruma gelinceye kadar pişirilerek servise hazır hale getirilir.

     Pelte :  ½ kg un, 250 gr. Tereyağı, 250 gr pekmez. Un yağ  ile  pembeleşinceye  kadar kavrulur. Biraz su ile pekmez ilave edilir. Karıştırılarak suyu  çekilinceye kadar   pişirilir. Biraz tuz ilave edilip ateşten indirilir. Tabaklara konduktan sonra üzerine tereyağı eritilerek dökülür.

Ekmek yapımı

     İnançlar Ve Töresel Yapı: Osmanlı döneminde   toplumsal   yapıyı   biçimlendiren dinsel ahlaksal değerlerle Ahilik gibi iş örgütlenmeleri, Cumhuriyet sonrasındaki inançlar ve töresel yapıyı da etkilemiştir. Geleneksel ilişki ve değerler kent yaşamındaki önemi büyük ölçüde korumaktadır.

     Dinsel Yapı Ve Boş İnançlar : Tekke ve dergahlar çeşitli dinsel yolların eğitim alanı olmuştur. Kapanışlardan sonrada bunların kent  yaşamındaki   etkileri   sürmüştür. Bektaşilik, yaygın inanma kaynağıdır. 1937’de Kırşehir ve   dolaylarında   oturan   Alevi köylüleri, çocuklarını Hacıbektaş Çelebilerine tekke için adak   verirlerdi.   Din   uluları, ermişler ve kahramanların olduğu söylenen birçok gömüt, yada türbe  adak   ve   ziyaret yeridir. Şeyh Süleyman Veli, Ahi Evran-ı  Veli,   Karakurt   Baba,   Aşık   Baba   türbeleri bunlardandır.

     Evlenme Gelenekleri : Yöre evlenmelerinde   görücülük,   başlık,   gelinlik   etme, çokeşlilik gibi geleneksel yöntemler geçerlidir. “gelinlik etmede” yeni gelinler  belirli   bir süre büyüklerinin yanında konuşmaz, kaş göz işaretleriyle  yada   fısıldayarak   anlaşırlar, sofraya oturmazlar. Merkezlerde bırakılan bu   gelenek   kırsal   kesimlerde   geçerliliğini korumaktadır. Gelin belli bir süre doğurmazsa (1-2 yıl) kocası   yeniden    evlenmeye   hak kazanır. Özellikle kırsal kesimlerde doğal olan bu durumlarda gelinde görümcelere katılır. Kocasına yeni bir eş arar. Yakın köylerden beğenilen 14-15 yaşlarındaki yeni eşe “ferik” denir.

     Evlenme çağında oğlu olanlar için nişan, düğün törenleri, hamamlar kız beğenilecek yer arasındadır. Mucur’da ise bu amaçla ilkbahar, yaz aylarında “köme” denilen kır   gezisine çıkılır.  Buralarda beğenilen kızlar, bir bahaneyle oğlana da gösterilip,   görüşü    alındıktan sonra görücü gidilir.

     İlk görüşmeden sonra ailenin yada çevrenin saygınlarından   birkaç   dünür   gider.  Kız istemede tekerlemeye dönüşmüş şu sözler kullanılır. “ Yedik içtik,  ölçüp  biçtik,  gelene niye geldin denilmez, Allah’ın emrine hiç karşı  gelinmez, bizim    buraya   gelişimizin   bir   maksadı vardı, kerimenizi Allah’ın emri peygamberin kavliyle bizim mahduma istemeye geldik. Sen bu işe ne dersin?”  Kız  babası   ya da   evin   büyüklerinden   biri de  danışıp görüşmek için zaman ister.  Kimi yörelerde yanıt olumsuz olursa kızın evde kalması için,  evin   bir    yerine   çivi çakılarak büyü yoluna baş vurulduğu da görülür.

    “küçük şerbet”   denen   söz   kesiminde şerbetler içildikten sonra kolye yada altın takılır. Buna “bellilik etme” denir. Başlık kesilir. Ailenin  durumu  uygunsa  “iki  başın görülmesi” yoluna gidilir. Başlık alınmaz kız evinin tüm harcamaları nişan ve düğünde alacağı eşya ve takı, erkek evince   karşılanır.  Kırsal   kesimde   iki   başın   görülmesi   yanında    başlık    alındığı da   görülmektedir.  Başlık  kararlaştırıldıktan sonra kız evince konuklara ağız denilen şeker, lokum yada şerbet sunulur.

     Nişan kimi zaman 2 aile arasında yapılır.Evlerdeki takı ve yüzük takma işlemine “küçük nişan” denir. Ev dışında “okuntu yeri” denen konuklarında çağrıldığı nişanlar merkezlerde salonlarda yapılır. Nişanlılık döneminde bayramlarda geline armağanlar götürülür. Bu genellikle boyalı koçtur. Gelinin anasından yada kendisinden armağan alınmadan koç verilmez.

     Kiralanan bir okuyucu kadın   konu   komşuyu   düğüne   çağırır.   Düğünler   genellikle perşembe günü başlar, Pazar günü biter.  Düğün   evinin   belli   olması için çatıya bayrak dikilir.  Köylerde  bayrak   direğinin   ucuna   soğan   ve   elma   takılmaktadır.  Kırşehir düğünlerinde davul zurna yanında genellikle köçekte olur. Kadın kılığına girerek keman, saz ve def eşliğinde oynayan erkeğe köçek denirdi. Kentin Bağbaşı mahallesinden tutulan köçeklerle çalgıcılar bir ekip oluşturur. Cuma günü öğleden  önce  gelin, öğleden   sonrada güvey hamamı yapılır. Cumartesi öğle üzeri de kız evi, komşularıyla birlikte düğün   evine “hayırlı olsun a” gider, yemek yenir. Düğün evinin erkek konukları da onları izler,   davul zurna eşliğinde kız evine gidilir, 2 saat kalınır. Dönüşte gündüz kınası yapılır. Bu   törende kına yakılmaz, gelinin yeni giysileri konuklara gösterilir.

      Köçekler kadınların önünde oynar, gelin bahşiş verir, orada bulunanlarda alınlarına para yapıştırır. Gelin, kınacı kızlara akşam yemeği verdikten sonra akşam kınasına geçilir. Konuklar toplanır. Gece köçeklerin oyunu ile başlar. Gelin yeniden giyinir. Kına bir tepsi içinde kırılırken “kına özenmiyor” diye bir söz atılır. Gelin bahşiş verdikten sonra kına sulandırılır. Önde tefçi kadın, arkada gelin, onun ardından da mumlar, kına tepsisini taşıyan kızlar kına türküleri söyleyerek konukların bulunduğu odaya girer.

    Gelin kaynanası armağan verdikten sonra avucunu açar ve kınası yakılır. Eli sarılmadan önce evin bir duvarına basarak iz bırakılır. Sonra konuklara çerez dağıtılır. Tef eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır.

    Kimi yörelerde kına gecesi dağıldıktan sonra ana-kız ağıtı yakılır.Yüzü tülbentle örtülen gelin ortaya oturtulur.Anası kız kardeşleri ve akrabaları  “sen  bana  dert  arkadaşıydın, seninle dertleştim. İşlerime şimdi kim bakacak? Hasta olsam  sen  bakardın  bana  şimdi kim bakacak?” gibi sözlerle onu ağlatırlar. Aynı gece kız evinin delikanlıları, oğlan evine baskın yapar. Buna “kayın gitme” denir. Masalar  kurulur.  “dokuz butlu tavuk”  istenir, içkiler içilir. Sabaha doğru “dan pilavı” denilen tavuklu pilav yenildikten sonra herkes dağılır.

     Sabah gelin adayı hazırlanırken gelin bir odaya kapatılır. Yakınlarına “gardaş - emmi dayı yolu” gibi armağanlar alındıktan sonra dışarı çıkılır.  Babası   gelini   kayınbabasına teslim eder. O da “ yengesi”denen gelinin arkadaşı  yada  akrabalarından biriyle gelin arabasına bindirilir. Geçmişte atlı araba, fayton yada yalnız atlılardan oluşan gelin alayının yerini günümüzde otobüs ve minibüsler almıştır. Köylerde alay gömütlük, ziyaret yeri gibi kutsal yerlerden geçerek, kentte tüm çevreyi dolaşarak düğün evine gelinir.

     Arabanın sürücüsü güveyden bahşiş almadan gelinin indirilmesine izin vermez. Güvey gelini koltuğunun altına alarak eve girer. Eşikte cebindeki bozuk paraları ve çerezleri gelinin başına saçar.

     O akşam komşulardan 5-10 genç “güvey başı” yemeğine çağrılır. Hoca dua okuyarak gelin ve güveyi odalarına götüreceği sırada  gençler  güveyi  bir  odaya  kapatır.  Tavuk baklava gibi armağanlar almadan bırakmazlar. Güvey kurtulunca dini nikah kıyılır.

     Doğum Ve Çocukla İlgili Gelenekler : İlde çok çocukluluk yaygındır. Aileler daha çok erkek çocuk ister. Bu amaçla gelin eve girer girmez kucağına erkek çocuk verilir. Gebelik döneminde erkek çocuk için hazırlık yapılır. Kadının erkek doğurması ona saygınlık yaratır. Kız doğuranlar için kullanılan “oğlan doğurmuş gibi ne yatıyorsun” sözü yörede tekerlemeye dönüşmüştür.

    Sancılar başlayınca gebeye şerbet içirilir,   boyuna ayet   yada   Kuran    takılır.   Kırsal kesimlerde genelde doğumlar ebesiz olur. Doğumdan 3 ezan geçtikten sonra bebek gürbüz olsun diye, ailede en iştahlı birinin yardımıyla emzirilir. Aynı amaçla çocuğun boyuna tereyağı sürülür.

     Yıkanıp kundaklanan bebeğin baş ucuna nazar değmesin, al basmasın diye Muska ve kuran asılır. Yastığı yanına sarımsak soğan ve yumurta konur. Çocuğun rahatlaması için altına elenmiş toprak konur.

     Sabahleyin çocuk uyanınca büyükler toplanır ad koyma töreni yapılır. Ailenin en yaşlısı çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okur. 3 kez adını söyler  40  gün   dolmadan   dışarı çıkarılmayan bebek kırkından sonra komşulara gezmeye götürülür. Buna  “40 kovalama” denir.

     Erkek çocuklarında sünnet dönemi 6 haftalıktan başlar. Sünnet düğünü ve kirvelik gelenekleri yaygındır. Kırsal kesimde yemek ve eğlenceyle yapılırken, merkezde fayton yada taksiyle sünnet çocuğu ve arkadaşlarının çevrede gezdirilmesi, hamama götürülmesi gelenekler arasındadır.

     Ömrünün kısalığı düşüncesiyle çocuk 1 yaşına gelmeden saçı kesilmez. Dişi çıktığında ilkin kimsenin duyup görmemesine çalışılır. Ana  evin   büyüklerinden   birine  “şunun dişi çıkmış mı?” diye sorar. O da çocuğun azına bakarak dişinin çıktığını söyler. Armağan verir.

     Geleneksel Şenlikler : Kırşehir’de yakın zamana değin gençler arasında muhabbet toplantıları sürmekteydi. Özellikle Kayabaşı gençleri belli aralıklarla,   yatsı   namazından sonra bir yerde toplanırlardı.   Muhabbet,   çevreden   gizli   tutulurdu.   Şenliğin   başkanı, düzenleyicisi efe olmakla birlikte yönetici durumundaydı.  Efe  köşede   mindere   oturur, gençler yaş saygınlık sırasına göre onun yanında otururlardı. Sofra düzeniyle, içkilerle ve çalgılarla saki ilgilenirdi. Muhabbet peşrevle açılır, divan koşma ve   semailerle   sürerdi. Yöresel türküler söylenip oyunlar  oynanırdı.   Sabaha    karşı    dağılan    muhabbetlerde, ağırbaşlılık ve dürüstlük temel esastı.

     Köylerde sürdürülen  şenlik  türü  geleneklerden  biride   “  kış yarısı  gezmeleridir  ”
genellikle mart  ortalarında  yapılır.  Gençlerden  biri  ayı  postuna  bürünür.  Buna  ayı donatma   denir. Kuyruğuna çan takılır. Zil takılarak ev ev gezdirilerek oynatılır. Ev sahibi onun gönlünü almak için para, yağ, pekmez, üzüm verir.

SAAT
 


HANGİ TAKIMLISINIZ?
FENERBAHÇE
GALATASARAY
BEŞİKTAŞ
SİVASSPOR

(Sonucu göster)


 
Bugün 11 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol